21 Temmuz 2021 Çarşamba

Graal Gizemi: Parsifal'in Sorusu

 İlgili bölüm, Mircea Eliade, İmgeler ve Simgeler (Doğubatı Yay.) kitabından alınmıştır

Graal gizemine sahip olan yaşlı kralı felç eden gizemli hastalık hatırlanacaktır. Zaten tek acı çeken o değildir, çevresindeki her şey bir harabeye dönmüştür, mum gibi erimektedir: saray, kuleler, bahçeler. Hayvanlar artık ürememekte, ağaçlar meyve vermemekte, pınarlar kurumaktadır. Birçok hekim Balıkçı Kralı tedavi etmeye uğraşmış, ama hiçbir sonuç alamamıştır. Şövalyeler gece gündüz demeden gelip gitmekte, hepsi de durmadan kraldan haber sormaktadır. Tek bir şövalye -fakir, tanınmamış, hattâ biraz gülünç- protokolü ve kibarlığı unutma hakkını kendine tanımıştır. Adı Parsifal'dir. Saray protokolünü hiç hesaba katmadan krala yönelmiş ve ona yaklaşırken hiçbir girizgâh yapmadan, ''Graal nerede?'' diye sormuştur. O anda her şey âniden değişmiştir: Kral acı çektiği yatağından kalkmış, nehirler ve çeşmeler yeniden akmaya başlamış, bitkiler yeniden doğmuş, şato mucizevi bir şekilde eski haline dönmüştür. Parsifal'in birkaç sözü Doğa'nın tümünü hayata döndürmeye yetmiştir. Fakat bu birkaç söz esas soruyu oluşturuyordu, yani yalnızca Balıkçı Kralı değil, Kozmos'un durumunu ilgilendirebilecek yegâne problemi: En mükemmel gerçek, kutsal hayatın Merkez'i ve ölümsüzlüğün kaynağı nerede bulunuyordu? Parsifal'den önce hiç kimse bu merkezî soruyu sormayı akıl edememişti ve dünya bu metafizik ve dinsel kayıtsızlık yüzünden, bu hayal gücü eksikliği ve gerçeğin arzulanmaması yüzünden yok olmaktaydı... bu mitteki anlatının da gösterdiği gibi, ölüm çoğu zaman bizim ölümsüzlük karşısındaki kayıtsızlığımızın sonucundan başka bir şey değildir.